Bir Koro Konseri
Cinuçen Tanrıkorur’un “Biraz da Müzik” adlı kitabından alıntıdır
Geçtiğimiz 28 Aralık günü (28 Aralık 1995), birkaç yıl önce milli musikimizin adımını dahi atamadığı Cemal Reşit Rey Konser Salonunda 1995’in son klasik Türk musikisi konseri verildi. Bursa Büyükşehir Belediye Konservatuarı Korosu’nun, şef Erdinç Çelikkol yönetiminde verdiği, bizim bestelerimizden oluşan bir konserdi bu. 1. Bölümde, böbrek nakil ameliyatı münasebetiyle A.B.D’de bulunduğumuz süre içinde, Aziz Mahmud Hudayi Hz.nin (k.s) şiirlerinden bestelediğimiz ve bir şükran ifadesi olarak ism-i şeriflerine ithaf ettiğimiz Çargah makamındaki klasik fasıl; 2.Bölümde ise muhtelif şairlerin şiirlerinden şarkı ve fantezi türü bestelerimizle iki saz müziği parçamız (Buselik Medhal ve Yağız Kuheylan) icra edildi. Sizlere bu konserden bahsetmemizin amacı, kendi ağzımızdan bestekarlık yönümüzün değerlendirmesini yapmak değil; musikimizi sevenlerin üzülerek, sevmeyenlerin sevinerek ifade ettiği “Klasik Türk musikisi gitgide tarihe karışıyor; artık ne çalanı, ne söyleyeni, ne de besteleyeni var” kanaatinin doğru olmadığını, en son canlı belgesiyle ortaya koymak, önce bu kanaatin hangi sebeplerden kaynaklandığını açıklayalım, sonra da neden gerçeği yansıtmadığını konuşalım.
Klasik Türk musikisi ölüyor (veya can çekişiyor) kanaati, büyük ölçüde, ülkemizde beyinleri en kötü şekilde yıkama aracı olarak kullanılan TV kanallarında yayımlanan, %99’u ticari amaçlı şıkıdım müziğinden kaynaklanmaktadır (bu cümlede geçen “en kötü beyin yıkama aracı” sözünden, belli bir-iki kanalda görünen müstesna isimlerin hizmetlerini tenzih ederiz). Şıkıdım müziğinin amacı, görünürdeki gerekçesiyle, insanları eğlendirerek dinlendirmektir. Bunun ise, radyo TV’nin amaçlarından biri olduğu şüphe götürmez. Ancak, eğlencenin de bir nezih olanı, seviyelisi vardır, bir de bizim yaptığımız gibi, düşünebileceğin en bayağısı. “Batı ile bütünleşme” özentimizin maskesi orkestra konserleri, def-i bela kabilinden konan klasik korolar, fasıllar ve boşluk doldurma müziği olan saz eserleri dışında, müzik programlarının çoğunluğu, tek amacı seyirciye alkışla tempo tutturmak olan göbek havası programlarıdır. Ve bunda, özel kanalları suçlamanın hiçbir anlamı yoktur, çünkü onlar bu dersi, TV’nin birinci amacı eğitmek (hele bizim seviyemizdeki ülkeler için), ikinci amacı eğlendirmek olduğunu hiçbir zaman öğrenmemiş olan TRT’den almışlardır. TRT içinse müzik ( özellikle kendi müziğimiz) sadece ve sadece eğlence mezesidir. Nitekim TRT Kuruluş ve Görev Yönetmeliğinde müzik işlerinden sorumlu şubenin adı yıllar yılı “Müzik-Eğlence Şubesi” olmuştur.
Gelelim yukarıdaki kanaatin neden gerçeği yansıtmadığına. Bursa Büyükşehir Belediye Konservatuarı Korosu’nun konseri, başladığı andan itibaren, üyelerinin pek çoğu kadrosuz (yani kendiliğinden gelen) bir amatör korodan asla beklenmeyen son derece müzikal icrası ile, dinleyicileri adeta şoka, daha doğrusu bir rüya alemine soktu. Ve bu başarı, hiç şüphe yok ki, şef Erdinç Çelikkol’a aitti. Klasik Batı müziğinin, aynı anda farklı ezgiler çalmayı gerektiren yapısı dolayısıyla, orkestra (veya koro) şefini “sen dur, sen geç” diyen bir tür trafik polisi zanneden müzik anlamazları, Türk müziği toplu icralarında bir şef bulunmasını yadırgarlar; hatta düpedüz alay konusu dahi yaparlar (ekranda görülen “şef”ler de bu yanlış düşünceyi maalesef doğrularlar). Ancak, icra edilen müziğin türü ve alfabesi her ne olursa olsun, şefin bir topluluğa neler yaptırabileceğini, dinleyenleri heyecanın doruğuna nasıl çıkarabileceğini merak edenler, keşke bu konsere gelmiş olsalardı. A.M.Hüdayi’nin 16. Yüzyıl Türkçesiyle yazılmış şiirleri üzerine yapılan büyük usullü besteleri, Yahya Kemal’den “Mehlika Sultan” bestesini, “Yağız Küheylan” adlı oldukça güç bir saz müziği parçasını, Feyzi Halıcı’nın “Kız Kulesi” adlı çok partili bir fanteziyi, bir amatör topluluğun, bazı dinleyicileri ağlatacak kadar yüksek bir müzikalite ile icra edebilmesinin sırrı, Erdinç Çelikkol’un her şeyden önce “sazende” bir şef olmasıdır (Çelikkol kemani, udi, ses sanatkarı ve bestekar bir şeftir). Lütfen dikkat ediniz, sazende olmayan, okumayan ve bestelemeyen şeflerin yönettiği korolar ne kadar kuru, donuk ve ruhsuz. Böyleleri, kalpleri değil, sadece elleri-kolları oynayan elektrikli mankenden başka bir şey değildir ne yazık! Nitekim, İstanbul’un en münevver ve sanatkar zümresi tarafından ayakta alkışlanan Çelikkol, bis olarak icra ettirdiği “Kız Kulesi” fantezisinden sonra, Türkiye’nin gerçek anlamda tek koro şefi olduğunu, en yetkili ağız olan Üstad Alaaddin Yavaşça’dan şu iltifatı almakla da isbat etti: “Ben hayatımda böyle bir koro konseri hiç dinlemedim, makamlar da, eserler de ruh kazandı” diyordu Üstad.
Gerçek Türk musikisini seven okuyucularımız, üzülmeyiniz; ve siz, kendi musikilerini hiç sevmeyen okuyucularımız , sevinmeyiniz: bu ülke var oldukça, dervişleri imrendirecek tevazuda, arıları kıskandıracak çalışkanlıkta, manken şefleri utandıracak başarıda Erdinç Çelikkol gibi alperenler daima olacak, gerçek musiki sanatımızı hiçbir güç, hiçbir zaman yok edemeyecektir. (13 Ocak 1996)
Henüz yorum yapılmamış.