Makam III
Cinuçen Tanrıkorur’un “Biraz da Müzik” adlı kitabından alıntıdır
Geçen yazının sonunda, yerimiz dolduğu için cevabını bu yazıya bıraktığımız şöyle bir soru vardı, hatırlarsınız: “Makam dizileri ve bunların seyri(yani girişi-gelişmesi-bitişi) belirli kurallarla bu kadar bağlı bir müzikte, bir başkasınınkine benzemeyen orijinal bir beste nasılyapılabilir? “Doğru, diye cevaplayacakık soruyu eğer azıcık daha yerimiz kalmış olsaydı, ve şöyle devam edip bitirecektir: Doğru, ama müziğin, müziktebesteciliğin, hele bizim müzikte beste yapmanın kolay bir iş olduğunu size kim söyledi ki?.. Sadece gündelik ticari müziklerde değil, sanat amaçlı klasik müziklerde de (doğuda ve batıda ) çağlar boyu yüzbinlerce müzikparçası bestelenmiş, ama hepsi yaşayamamışır(neyse ki!). Çünkü güzel sanatlara yatkınlık, fazla yaygın dağıtılmamış olan bir Allah vergisidir. Müziğin bunların içinde çok özel bir yeri, besteciliğin ise bambaşka derinlikleri vardır. Bizimki gibi çok kurallı ve sadece melodiye ritime dayalı müziklerde,yüzyıllara dayanabilecek güçte orijinal eser besteleyebilmek, en büyük ilahi lütuflardan biri olan deha ile mümkündür. Meragi, Itri, Zaharya, Hafız Post, Mustafa Çavuş, Dede ve diğerbüyükler, işte onun için hep aramızda yaşamakta, dillerini bilenlerle konuşup durmaktadırlar. Dünya durdukça da konuşacaklardır.
Geçen yazıda “makamlar birbirinden nasıl ayırt edilir” sorusunu cevaplamaya çalışmış, bu konuda müzisyen olmayan meraklılar için en kolay olan, çok bilinen (harcıalem) parçaları hatırlayıp ortak taraflarını teşhis yolunu kullanarak, Rast makamını tanımayı denemiştik. Ama Türk musikisi Rast makamı ile başlar, ama onunla bitmez. Musikimizde tarih boyunca icad edilmiş 600’e yakın makam vardır (merhum programcısı-arşivci A.R.Avni’nin araştırmasına göre 583,10 kadar da 20.yüzyılda icad edilenler) ve bu makamlarda 40 bin civarında parça bestelenmiştir. En az 1 beste örneği ile günümüze ulaşabilen makamlar 300 civarında, bugün kullandıklarımız ise 70-80 kadardır. bu makamların ufak bir kısmında (en basit ve harcıalem olanlar) yapılagelen yeni besteler sayıyı her an değiştirebilir; am bugün Radyo-TV ve konserlerde kullanılan toplam repertuarın 3-4 bin civarında olduğu söylenebilir. Bugün kullanılan makamların dahi hepsini tanımak profeyonellerin işidir. Dinleyici olarak, Rast’tan başka “Nihavend, Uşşak, Hicaz, Hüseyni,Segah, Hüzzam, Saba, Acemaşiran, Eviç, Mahur ve Kürdilihicazkar” gibi birkaç temel makamı nirengi noktası mahiyetinde tanımak yetebilir. Uşşak’la Bayati, Hüseyni ile muhayyer, Suznak’le Hicazkar, Saba ile Bestenigar, Sultanıyegah’la Ferahfeza, Eviç’le Ferahnak arasındaki farkları biraz daha ileri seviyede olanlara, özellikle biraz nota okuyan, şarkı söyleyen veya saz çalanlara bırakıp, biz mesela Nihavend makamını nasıl tanıyabileceğimize bakalım.
Arjantin tangolarındaki, İtalyan napolitenlerindeki ve Strauss valslerindeki romantik minörlere benzetilmeğe çalışıldığı için, yüzyıldır en popüler makam niteliğini kazanan bu makamın tuhaf bir kaderi var. Bizdeki adı “Semai” olan 3 vuruşlu vals temposundaki her parçaya, makamı ne olursa olsun, halkımız Nihavend demeye bayılıyor.
Şarkı isterse Hüzzam veya Saba olsun usulü vals temposundaysa, o Nihavend‘dir. Dostlarımıza yıllardır makamın başka şey, usulün başka şey olduğunu anlatmaya çalışmaktan dilimize tüy bitti, sonuç değişmedi. “Ben seni unutmak için sevdim” başlar başlamaz, yanınızdaki meraklı(!)”Bu Nihavend değil mi?” diyor. Siz istediğiniz kadar ‘Hayır , bu Segah’ deyin fark etmiyor. Belki de en popüler makamımız olan Nihavend’i size hatırlatmak için parça ismi vermeğe pek lüzum görmüyorum, ama piyano-org tacizine rağmen asaletini hala koruyan “gerçek Nihavend” klasiklerden bir-ikisini anmadan geçmeye de gönlüm razı olmuyor. “Zülfün görenlerin hep bahtı siyah olurmuş“(Ali Rıfat Bey), “Bilmezdim özüm gamzene meftun imişim ben” (Tanburi Ali Efendi). “Namuradım taliim avaredir“(Hacı arif Bey). “Gül kokan, sümbül kokan şebtabı sensiz n’eyleyim” (Emin Ongan). “Haftalar, ayalar varki hasretinle üzgünüm“(Şefik Gürmeriç) “eya Ey ipek kanatlı seher rüzgarı“(Sadedin Kaynak) gibi eserlerin hafifçe mırıldanılması dahi, makam meraklılarını Nihavend iklimine sokmaya yetecektir.(10 Ağustos 1996)
Henüz yorum yapılmamış.