Esendere Kültür ve Sanat Derneği

Ud(-i)-II

10.09.2017
2.271
Ud(-i)-II

Cinuçen Tanrıkorur’un “Biraz da Müzik” adlı kitabından alıntıdır

Geçen yazıda udun adı ile tarih içindeki serencamından bir nebze söz etmiştik. Pi-Pa adlı Çinli-Türkistanlı, Barbud adlı İranlı benzerleriyle çağları aşan ud, Kopuz adıyla Asya’dan Anadolu’ya, oradan da ta Rumeliye kadar gelmiş, aynı zamanda musikişinas olan Yunus Emre’nin şiirlerindeki dahi kutsal nitelikli yerini almıştır (bkz. M.R. Gazimihal, Ülkelerde Kopuz…, s.51 vd.). Osmanlı sarayının düğün vd. şenlikleri münasebetiyle yazılan minyatürlü sürname’lerde (Sürname-i Vehbi, Sürname-i Nabi vs.) kopuzun iki değişik boyu olan ud ve şehrud, diğer sazlar arasında ön planda görülmektedir. Tarihçi-yazar İ.Hakkı Uzunçarşılı’nın T.Tarih Kurumu yayını Belleten dergisinin 161. Sayısındaki (Aralık 1977) “Osmanlılar Zamanında Saraylardaki Musiki Hayatı” adlı makalesinde de, 15 ila 19. Yüzyıllarda Osmanlı saraylarında görevli müzisyenler arasında “awwad” adı verilen (udi’nin Arapça çoğulu) udilerin sayısı, sanatkar isimleri ve aldıkları maaşlarla birlikte verilmiştir.

Tekne (gövde), göğüs (kapak), sap, burguluk ve teller olmak üzere beş esas elemandan meydana gelen udun yapımına, eleman sıralamasında da görüldüğü gibi, tekne’den başlanır. Udun teknesi; gemi karinasını andıran, enine ve boyuna yapıştırılmış 4-5 cm kalınlığındaki parçalardan oluşan bir kalıp üzerine, 70 cm boy, 2 ila 4 cm en ve 3 mm kalınlıktaki dilim (yaprak veya çenber)lerin, çoğunlukla aralarına –hem estetik, hem sağlamlık amaçlı- kontrast renkli tek veya çift fileto’lar konularak işlenmesiyle meydana getirilir. Günümüzde bazı yapımcıların, parçaları tekne kavsine uygun boşluksuz olarak yapıştırılmış veya yine aynı formda yekpare alüminyum olarak kullandıkları kalıplar üzerine, ortada geniş, uçlarda sivri ve işlem orta eksenden başladığı için hep tek sayıda çevirdikleri dilimler, genellikle maun, ceviz, patuk, vengi, nadiren de kelebek, erik veya zeytin ağacındandır. Önceden ısıtılarak kalıbın eğimli profili kabaca verilen dilimler ütü ve ince kağıt yardımıyla kalıba çekildikten sonra, belirli yerlerdeki küçük monte çivileri çıkarılarak kalıptan alınır ve bu defa dilimlerin içbükey yüzeyi, çenber ve filetoların uzun birleşme hattı boyunca kalın kağıt veya extrafor yapıştırılarak kuvvetlendirilir.

Tekne bitip kalıptan çıktıktan sonra, sivri uçtaki dip takozunun aksi ucunda, teknenin geniş baş tarafına içten yapışık, 12-14 cm genişlik, 7-9 cm yükseklik ve 8-10 cm kalınlığındaki bir ‘baş takozu’ görülür ki, amacı teknenin geniş alt ucunu, sivrilerek gelen dilim ve filetolarıyla birlikte daha iyi koruyabilmektedir. Teknenin kalıptan çıkarılmasından sonraki ilk iş; baş taraftaki simetri ekseninin üzerine ‘ayna’ adı verilen, tekneye yakın renk ve malzemeden 10-15 x 5-6 cm x 3-4 mm ölçüsünde (düz veya tırtıllı uçları 0.5 mm.ye düşürülmüş) yarım daire bir parçanın yapıştırılmasıdır. Kapak takıldıktan çok sonra tekne ile birlikte cilalanacak olan bu parçanın görevi, gitgide incelerek uçta birleşen az-çok farklı boylardaki dilim ve filetoların birleşme pisliğini kapatmaktır. Kalıptan çıktığında henüz kapaksız , sapsız ve burguluksuz olan udun teknesi, eline hiç ud almamış insanları şaşırtacak şekilde, 300 ila 600 gram arasındadır (dilim ağacının özgül ağırlığı ve dilimlerin sayısına göre). Bu arada belirtelim ki udun dilimleri ne kadar çoksa (23-27), tekne yuvarlağı o kadar iyi sağlanır, dolayısıyla sazın kalitesi o nisbette artar. Sesin yansıması ışık gibi olduğu için, ses dalgalarının çarpıp geri ( kafeslerden dışarı) döndüğü iç yüzeyin kırıksız ve pürüzsüz olması çok önemlidir. Ud almak isteyen okuyucularımıza 23’ten az dilimli udlara el sürmemelerin tavsiye ederiz.

Dilim dedik de aklıma geldi. Türk udunun Batı versiyonu olan Ortaçağ lavtaları çok geniş dilimler, bizim uddan daha küçük boy ve sapında Batı ses sisteminin gerektirdiği kalın perde bağları ile yapılırdı. Önce M.E., sonra Kültür Bak.nın bastığı Büyük Türk Müziği Ansiklopedisi’nin yazarı şu Yılmaz Öztuna bey var ya, sen tut, 2.ciltteki Ud maddesine bir Lavta resmi koy, altına da çekinmeden Ud diye yaz (Fransız müzikoloğu L. De la Laurencie’nin ‘Les luthistes’ adlı kitabından alınmış bir lavta resmi). Ben de dayanamayıp sayfanın üzerine kırmızı kalemle “Perde bağlarını da mı görmedin, ve gafil?!” diye yazmışım. Tellerle ilgili fahiş yanlışları da öyle. Verilen bilgiler doğru olmak şartıyla, bir saz 3-5 satırlık kısacık bir hacimde de tanıtılabilir. Ama musiki aletlerimizi hiç tanımadığı apaçık olan (Öztuna gibi) bir zatın ansilopedi yazmaya soyunabilmesi için hangi ölçüde bir pişkinlik ve utanmazlık duygusuna sahip olması gerektiğini sizin taktirinize bırakıyorum, çünkü maddedeki resim dahil bütün yanlışlar, 14 yıl sonra yapılan ikinci basımda da aynı umursamazlıkla tekrarlanmıştır. (30 Ekim 1999)

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.