Ahmed Mükerrem Akıncı (1885-1940)
Hâfız Ahmed Mükerrem Bey 1885 yılında İstanbul’da , Fatih semtinin Kâtip Musluhiddin Mahallesi’nde doğdu. Babası, Davutpaşa Kışlası Câmii hatibi Muhiddin Efendi, Ahmed Mükerrem Bey daha doğmadan önce öldüğü için, dedesi Ârif Efendi ile üvey babası hattat Küçük İzzet Efendi tarafından büyütüldü. On iki yaşında dedesinden hıfza başladı; Nümûne-i Terakki İlkokulu’ndan sonra Fatih Askeri Rüştiyesi’ni bitirdi. Büyük babasının ölümü üzerine yarım kalan hıfzını annesi Zehra Hanım’ın yardımı ile tamamladı. Medrese öğrenimini tamamlayarak “Menşe-i Küttab” dan diploma aldı. İlk resmi görevi “Harbiye Nezareti Levâzım Dâiresi”ndeki memuriyetidir. Bu sıralarda aynı zamanda babası gibi câmiin hatipliğini yapıyordu. 1909 yılında memuriyetten istifa ederek ticaret hayatına atıldı. Spora merak etmiş, çeşitli güreşlere katılmış, ünlü bir pehlivan olarak tanınmıştı. Gönüllü olarak Balkan Savaşı’na katıldı; askerlik görevini I.Dünya Savaşı yıllarında tamamladı. Fatih’te Dülgerzâde Câmii’nde bir süre imamlık yaptı. 16 Şubat 1940 tarihinde öldü ve Edirnekapısı mezarlığında toprağa verildi.
Sesinin güzelliği daha çocukluğunda ailesinin ve çevresinin dikkatini çekmiş, mûsikiye karşı hevesi fark edilmişti. Önceleri bağlama çalmayı denedikten sonra uda başladı. Bostancı’da oturduğu yıllarda komşusu olan Enderunlu Kanuni Mehmed Bey’den kanun ve mûsiki dersleri almışsa da belli başlı bir mûsiki hocası yoktur. Keman ve rebab gibi sazları çalmayı da denemiştir.
Yaşadığı dönemin popüler bir kişisi olduğu halde mûsikişinaslığı yönünden pek tanınmamıştır. Bestekârlığa geç başladı; ilk eseri nihavend makamından bir şarkıdır. Daha çok söz eseri olarak altmış kadar eseri biliniyor. Bunlardan on kadarı saz eseridir. Pek çoğu da yayınlanmadığı için unutulmuştur. Oğlu Yekta Akıncı’nın dediğine göre, “Büyük ustaların eserlerinin yanında benimkiler yayınlanmaz” dermiş.
Ölünceye kadar Fatih’te oturdu; haftada iki kez evinde mûsiki taplantıları yapar, isteyene ders verirdi. Mûsiki meclislerinde saz çalmaz, sesi ile katılırdı. “Kitâbet” sanatını iyi bilir, güzel konuşur, bu sohbetlerde mûsikimizde çoksesliliğe gitmenin gereğinden söz edermiş.
Dr.M.Nazmi Özalp-Türk Musikisi Tarihi kitabından alınmıştır.
Besteisfahan Bir Kirciceginde Daha Inceydi Hayalin
Acemasiran Neseyab Ol Neselensin Bezmimiz
Karcigar Ey Sira Sira Dizilen Serviler
Suzinak Zulfi Siyehe Bagladigim Kalbimi Dinle
Hicaz Incitme Yaziktir Bana Ey Nazli Civanim
Hicaz Gece Gunduz Meclisi Meyde Gezip
Nihavend Mestane Nigahin Beni Mest Eyledi
Karcigar Bak Gonlume Acan Bir Gule Dondu
Sedaraban Hicran Yine Gurbette Benim Kalbime Doldu
Nihavend Etsemde Ne Var Ruyi Dildaraya Perestis
Bayatiaraban Duymadik Hic Bir Sebebden Naleyi Bir Gam Gibi
Hicazkar Usandirdi Felek Candan
Suzidil Elden Gidiyor Hastei Hicranin Aman Gel
Suzidil Istemem Her Gordugum Dildari Etmem Intihab
Kurdilihicazkar Feryatlarima Set Cekemez En Yuce Daglar
Acemasiran Nevbaharin Kizi Sandim Seni Ey Nazli Guzel
Henüz yorum yapılmamış.