Esendere Kültür ve Sanat Derneği

Bir Konser Dinledim

10.09.2017
2.091
Bir Konser Dinledim

Cinuçen Tanrıkorur’un “Biraz da Müzik” adlı kitabından alıntıdır

Geçtiğimiz 3 Kasım 1997 Pazartesi akşamı, Fahrettin Kerimov yönetimindeki Büyükşehir Belediye Senfoni Orkestrası, Cemal Reşit Rey Konser Salonunda bir konser verdi. Bariton Mesut İktu ile genç kanun sanatçısı Tahir Aydoğdu konserin solistiydiler. Azeri bestekar Fikret Amirof’un (1922-1984) I.Bölümde icra edilen “Kapriçço” adlı eseriyle II.Bölümün sonunda icra edilen “Senfonik Makam” adlı eseri, bestekarın gerek Türk musikisini, gerekse Batı musikisini ne kadar iyi tanıdığını, ayrıca senfoni orkestrasının yabancı bir dil (Türk müzik dili) konuşurken dahi ne kadar iyi kullanılabileceğini ortaya koyuyordu. Hernekadar Meydan-Larousse Ansiklopedisinde adına yer verilmemiş, Azeri musikisi bahsinde zikri bile geçmemiş ise de, Fikret Amirof, bizim Beş’lerin hocası olacak nitelikte bir büyük müzik adamı. Nitekim her iki eserinin icrası sonunda, dörtte üçü dolu olan 480 kişilik salon alkıştan yıkılırken, Beş’lerden Ulvi Cemal Erkin’in 7 Halk Türküsü Mesut İktu tarafından söylediği zaman, bu alkışlar salonun ancak üçte birinden gelen nezaket alkışına dönüşüyordu. Mesleğim müzik olduğu için kendimi bir tarafa bırakıyorum; ama hiçbir şekilde müzik eğitimi almadan yetiştirilmiş olan Türk halkının şu sağduyusuna da hayran olmamak elde değil.

Büyük Azeri bestekarı Üzeyir Hacıbeyov’un (1885-1948) 1927’de kurduğu (sonradan adı verilen) konservatuardan mezun olan Amirof, senfoni orkestrasını bütün teknik ve ihtişamıyla kullandığı halde, Türklüğünden asla taviz vermiyor. Makamlarımızı da o kadar güzel kullanıyor ki, batı ve Türk müziği arasındaki alfabe (ses aralıkları sistemi) farkını neredeyse hissetmiyorsunuz bile. İlk adı “Kürt Avşarı” iken her nedense “Senfonik Makam”a çevrilmiş olan ikinci eserinde bu özellikler daha da bariz ortaya çıkıyor. Usta şef Fahrettin Kerimov’un , mazisi pek yeni olan CRR Senfoni Orkestrasına yaptırmayı başardığı üstün yorumuyla bir kat daha değer kazanan bu eserleri dinlerken, Türk müzisyenlerine yabancı dil (bir tür Çemişgezek İngilizcesi) konuşturmaya çalışan bizim çoksesli müzik bestecilerimizle, senfoni orkestrasına Türkçe konuşturmayı başaran Amirof arasındaki farkı düşünmeden edemedim. Amirof da Türk, bizimkiler de. Ama biri, Rus disiplini altında yetişirken milli özünü asla unutmamış olan gerçek bir müzik adamı; öbürleri, batıdaki eğitimlerine gitmeden önce dahi Türklüklerinden çoktan vazgeçmiş olan zorlama müzikçiler. Bir tek istisna ile: II.Bölümün başında icra edilen Kanun Konçertosu’nun bestekarı merhum Hasan Ferit Alnar (1906-1978).

Beşler içinde her şeye rağmen Türk kalmaya çalışmış. 10 yaşında Kanun virtüözü olmuş, son derece orijinal ve ileri üslupta saz eserleri yazmış ve hemen bütün eserlerinde kendi musikisinin makam ve usullerini kullanmış olan Alnar, sevgili Kanun’u için –Giriftzen Asım Bey’in ünlü Rast Peşrevinden mülhem- bir konçerto bile yazmış. Ve bütün bu kusurları (!) sebebiyle, Beşler’in diğer üyelerince boykot edilmiş, aralarına alınmak dahi istenmemiş (akli dengesini kaybedecek hale getirilmiş) bir besteci ve orkestra şefi, 1951’de Viyana Senfoni Orkestrası ile çaldığı konçertosunu, 17.4.1970’de Cumhurbaşkanlığı Senfoni orkestrası eşliğinde Devlet Konser Salonunda icra etmiş, ancak ertesi günü hemen Ankara Radyosuna gelerek, bir gün önce yapılan kaydın –C.S.O.nun berbat icrası sebebiyle- asla yayınlanmamasını, yayınlanacak olursa tazminat davası açacağını çok ağır bir dille bildirmişti. Nitekim, bestecinin bizzat çalarak yönettiği, ancak arkasında (başta Suna Kan’ın kocası Faruk Güvenç olmak üzere) konuşan ve gülüşen orkestra üyelerini göremediği bu konser, gerçekten yürekler acısıydı. Ve merhum sanatkar burada asil bir meslek haysiyeti dersi vermişti.

Son bir not daha: Tarih boyunca Türk musikisine en büyük hizmetleri vermiş olanlar içinde, müzik dışında başka mesleklerin eğitimiyle yetişmiş idealist amatörlerin sayısı oldukça yüksektir. Musikimizin en eski nota kaynağı Alberto Bobovski (Leh mühtedisi Ali Ufki) ile Rauf Yekta Bey mütercim, Safiyuddin’den sonraki ilk ciddi musiki nazariyatçısı Kantemir tarihçi, Subhi Ezgi askeri doktor, Arel ve Kanun Konçertosunu Alnar’dan sonra ilk defa icra eden Ruhi Ayangil hukukçu, eseri bu konserde ikinci defa olarak icra eden Tahir Aydoğdu ise fizikçidir. Okuyucularımızı “Peki o zaman bu konservatuarlar filen ne işe yarıyor?” sorusuyla baş başa bırakırken, adlarını andığım bütün büyük amatörlere rahmetler diliyor, “olmaz”larla büyük azimle savaşan ve müziğimizin yarınına ümit verici adımlarla yürüyen kanuni Tahir Aydoğdu’yu bir kere daha tebrik ediyorum. (28 Kasım 1997)

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.