Esendere Kültür ve Sanat Derneği

Makam II

10.09.2017
2.213
Makam II

Cinuçen Tanrıkorur’un “Biraz da Müzik” adlı kitabından alıntıdır

Makam -I, başlıklı geçen yazıda musikimizdeki makam’ı, “seyir adı verilen belli giriş, gelişme ve bitiş kurallarına uyularak kullanılan müzik dizileri” şeklinde tarif etmiş, makamların birbirinden nasıl ayırt edileceği konusunu bu yazıda inceleyeceğimizi söylemiştik. Evet, makamlar birbirinden nasıl ayırt edilir? Bu sorunun; “imzaları kapatılmak şartı ile Nabi Nef’i’den, Reşat Nuri Yakup Kadri’den, Hasan Çelebi Karahisari’den, A.Rıza Toroslu Hoca Ali Rıza Bey’den, Tiziano Tintoretto’dan, İtalyan operası Alman operasından” veya “takımlarının formaları değiştirilmek suretiyle Macar futbolu Çek futbolundan nasıl ayırt edilir?” sorularından pek büyük bir farkı yoktur. İnsanların dikkatini çeken, resim, müzik, spor, kitap okuma, yazı yazma, düzgün konuşma gibi çeşitli türde ilgi alanları vardır ve bu alanlar çok defa çocukluğun ilk yıllarından itibaren belirmeye başlar. Sonradan ortaya çıkan bir başka ilgi alanı ilkini silip bütün dikkat ve merakı üzerine çekmemişse, yaşın ilerlemesiyle llk ilgi alanı hem genişler, hem de derinleşir. Çocukluğundan beri resim yapan, daha ilkokuldayken ödüller almış, suluboyadan karakaleme, ondan yağlıboyaya geçmiş ve lise yıllarından itibaren resim sergilerinden çıkmamış olan bir insan için, değişik resim usluplarını ayırt etmek zor olur mu? Bu merak hatta, büyük veya orta şöhrette ressamların tablolarını, imzaları olmasa dahi, kolaylıkla teşhis edebilecek seviyeye de gelebilir.

İşte müzik de böyledir. Resimde nasıl gözle elin işbirliği şartsa, müzikte de kulakla hafızanın işbirliği şarttır. Amatörce bir merak ise, öğrenilmek istenen herhangi bir konunun sihirli anahtarıdır. Kapıyı bu anahtarla açar, içeri girersiniz. Bir de bakarsınız ki, karşınızda bir umman: güzellikler kadar güçlükler, zevkler kadar karanlıklarla dolu. Kaybolmamanın tek yolu aşk: ilginizi meraka, merakınızı tutkuya dönüştürecek tek rehberiniz. Tutkunuz ise, hep daha anlayarak ve zevk alarak ilerlemenizi sağlayacak olan tek hocanız.

Çıktık açık alınla on yılda her savaştan” marşının ezgisini hatırlıyor musunuz? Peki ya “Yaslı gittim şen geldim” türküsüyle, “Karlı dağı aştım geldim” şarkısını? Bunlardan hangisini biliyorsanız, kendi kendinize mırıldanmaya başladığınız anda, Rast makamının perdeleri hafifçe aralanacaktır. Ama benim sesim yoktur ki demeyin sakın. Bu sizin yolunuzu baştan tıkayacak bir yanlış olur. Dünyada herkesin iyi-kötü bir şeyler mırıldanabilecek kadar sesi vardır. Hele kulak hafızanızı azıcık daha zorlayıp “Nihansın dideden ey mest-i nazım“, “Esti nesim-i nev-bahar“, “Bir gönlüme bir hali perişanıma” veya “Bir dame düşür ki” şarkılarından birini hatırlayıp azıcık mırıldanabilirseniz, Rast makamının size gülümsediğini hemen fark edersiniz. Hele hele, “Gülşende yine ah u enin eyledi bülbül” veya “Aylar geçiyor sen bana hala geleceksin” gibi şarkıları -tabii usullerini de bozmadan- söyleyebilecek hale gelmişseniz, etraftan sizi profesyonel müzisyen dahi zannedebilirler. Sakın gülmeyin, kulağınıza bir şey söyleyeceğim ( ama aramızda kalacak söz mü?).. Ortaokul mezunlarını alıp 6 yıllık eğitimden sonra yine bir ortaokul diplomasıyla mezun eden bir zamanların İstanbul Belediye Konservatuarı Türk Musikisi Bölümünde (M.N.Selçuk- Ş.Gürmeriç’li yıllar) bitirme sınavına girecek öğrencileri hocaları nasıl hazırlarlardı, biliyor musunuz? Sakın gülmeyin ama! “Rast makamını sorarlarsa, “Çıktık açık alınla” nın notalarını, Hicaz makamını sorarlarsa “Vay benim efendim” in notalarını söyler çıkarsın..”Artık siz bana, 6 yılda sadece bunu mu öğreniyorlarmış?.. diye sormayın, olmaz mı?..

Makamları, o makamda bestelenmiş parçaları hatırlayıp mırıldanma yoluyla tanımanın sebebi, nazariyat kitaplarının ezberletmeye çalıştığı ” ilan dörtlü ile filan beşlinin birleşmesinden doğan dizi’ler değil, sadece ve sadece, geçen yazıda sözünü ettiğimiz seyir konusudur. “Makamlara kişilik, lezzet ve kokusunu veren, işte bu hayati önemdeki, hiçbir bestecinin değiştiremeyeceği seyir kurallarıdır” demiştik ya.. Bakın: Rast makamının nasıl bir havası (ezgi karakteri) olduğunu kulağınızda ve dilinizde canlandırabilmeniz için, yukarıda adını verdiğimiz şarkıların hepsinin melodisi farklıdır (aksi halde ayrı ayrı parçalar olmazlardı). Ama hepsinde ortak bir taraf. İşte o taraf seyir dediğimiz şeydir ki makam ailelerini meydana getirir. Bir tür soyadı gibi. Anne, baba, amca, hala, teyze ayrı ayrı insanlardır, ama aynı ailenin fertleri olarak ortak genetik bağları vardır. İşte bu ortak tarafların yoğun bir belirginlik kazanması ve kişiden kişiye (parçadan parçaya) değişmemesi haline, müzikte makam denir. Bu noktada aklınıza gelebilecek “Peki, girişi-çıkışı-gelişmesi belirli kurallarla bu kadar bağlı bir müzikte, bir başkasınınkine benzemeyen orijinal bir beste nasıl yapılabilir? Sorusunun cevabını sonraya bırakıyoruz. (27 Temmuz 1996)

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.