Müziğimiz Teksesli mi? 1
Cinuçen Tanrıkorur’un “Biraz da Müzik” kitabından alıntıdır
Müzikle biraz olsun ilgili olup da “çoksesli müzik, teksesli müzik” deyimlerini duymamış olan herhalde yoktur. Zira insanımız bu deyimlerle ta ortaokul sıralarından itibaren tanıştırılır. 70 yıl boyunca ortaokul ve lise müzik kitaplarında öğretildiği şekliyle tek sesli müzik, adı üstünde tek sesli, ilkel, çağdışı alaturka müziktir (yani kendi müziğimiz). Çoksesli müzikse, adı üstünde çok sesli, gelişmiş, çağdaş ve evrensel “klasik müzik”tir. Şu klasik müzik sözü ne zaman geçse, “Siz klasik müzik sever misiniz?” diye soranları, “Hangisini kastediyorsunuz, bizim klasik müziğimizi mi, Batınınkini mi” sorusuyla şaşkına çevirdiğimi keyifle hatırlarım. “Eııı, tabii Batı Müziği” diye düzeltmek zorunda kalan bu yarı cahillerin aklına, bizim de bir klasik müziğimizin olduğu hiç gelmez çünkü. Neyse gelelim konumuza. Nedir şu teksesli-çoksesli meselesi? Ve nasıl bir ilgisi vardır çağdaş ya da çağgerisi olmayla?
Tabiatta hiçbir müzik sesi yalnız değildir; doğuşkan veya armonik adı verilen sesin önce 8’lisi (oktavı), sonra 12’lisi, (5’lisi), 15’lisi (4’lüsü), 17’lisi (büyük üçlüsü) vs. düzeninde ve hep daha hafifleyerek giden yan seslerle birlikte duyulur. Bu demektir ki, birden fazla sesin aynı anda duyulması demek olan armon, sesin tabiatında vardır. Peki o zaman armoni, kontrpuan, fug gibi polifonik sanatın temelini oluşturan bilim ve teknikler ne olacak? Söyleyelim. Birlikte iş görme alışkanlık ve verimini müzik eşliğinde (bir tür heyamola tekniğiyle) artırmayı amaçlayan Kilise, insan seslerinin önce kadın ve erkek olarak ikiye, onların da kendi içinde üçe ayrılmasından yararlanıp, herkesin ses imkanlarına göre rahatça söyleyebileceği ezgileri farklı tonlarda notalarla göstermiş, aynı ezgiyle eşliğin birden fazla müzik dizeği (portre) üzerine yazılıp söylendiği bir şarkı tekniği doğmuştur. İnsan seslerinin yapısındaki tabii farklılık, çalgıların yapısında da olduğu için, bunların malzeme, ses hacmi ve teknik imkanlarına göre, aynı anda çalınan farklı ezgilerin oluşturduğu bir çalgı tekniği meydana gelmiştir.Zamanla sesler, sazlar çoğalmış, müzik dizi ve aralıkları sadeleştirilmiş ve ortaya kendi felsefesi ve imkanları içinde ihtişamlı bir müzik abidesi çıkmıştır. Ancak bu sanat kendi insanlarını dahi uzun süre tatmin edememiş, atonal, çeyrek sesli, dodekafonik, elektronik vb. adlarla yeni türler aranmıştır.
Biz ise; batı oktavının 12 sesine karşılık 43 perdemiz, onarlın 5 temel dizi (4 minör, 1 majör) kalıbına karşılık 587 makamımız, yine onların 2 ve 3 zamanlı sadece iki temel ritmine karşılık 80 değişik usulümüzle, tek sesli olmak şöyle dursun, bin renkli sesler ve ritimler okyanusunda yaşamayı yeğ tutmuşuz. Şu kısa açıklama dahi “Türk müziği tekseslidir, onun için ilkeldir; Batı müziği çokseslidir, onun için gelişmiştir” sözlerinin ne kadar zavallı, ne kadar cahilce olduğunu ispata yeter sanırım. (14 Ocak 1995)
Henüz yorum yapılmamış.