Numan Ağa (1750-1834)
Numan Ağa, Malatya’nın Arapkir ilçesinden olup genç yaşında İstanbul’a gelerek zamanla kendisini yetiştirmiş ve saraya yakın bir çevrede görev almış olan Sarı Ali ile Endam Hanım’ın beş çocuğundan dördüncüsüdür. Diğer kardeşleri Hüseyin Ağa, Mehmed Efendi (Tırnova Kadısı imiş), Salih Ağa, Necip Ağa’dır. Babası daha sonra memleketi olan Arapkir’e dönmüş, orada ölmüş ve adına yaptırdığı türbeye gömülmüştür. Numan Ağa tahminlere göre 1750 yılında İstanbul’da doğdu. Genç yaşında musikiyle uğraşmaya başladı. Çevresinin dikkatini çekti ve hatırlı bir kişinin aracılığı ile “Çavuş Mülazımı” olarak Enderun’a alındı. Musiki’yi bu “ilim ve irfan” yuvasında öğrenerek çağının en kudretli tanburileri arasında yer aldı. Çavuşluğa, daha sonra musahibliğe kadar yükseldi. Sultan III.Selim’in saltanat yıllarında adı çok duyulan Numan Ağa, çoğunlukla II.Mahmud döneminde üne kavuşmuş bir saray musikişinası olarak Küme Fasıllarına katılmış, Enderun’a hocalık yapmıştır. Onun hayat hikayesine ait olan dağınık bilgiler hemen hemen şunlardan ibarettir.
Sarayda uzun yıllar çalıştıktan sonra, “mabeyn çavuşlarından Kiler’de Tanburi Numan Ağa serhengan arasında müştehir ve iltinat-i padişahı ile müntehir iken, çıraklıktan başka bir şey emel etmediğinden haline uygun bir nanpare ile musahiplik ihsan buyurduğu beyana şayan ola…1816 (H.1232).”
“…1227 (1812) Şaban’ının beşinci pazartesi günü Sultaniye’ye yapılan binişe Padişah sandalla gelmiş olduğu sırada, Enderun halkı acele ile karşılamak için otağa kadar iki sıra dizilince benzersiz bir manzara oldu. Öğle namazından sonra bazı musahiblerin gayreti ile zurna çalarak pehlivan güreşleri ferman edildi ve ihsanlarda bulunuldu. Tüfekçi yamakları atış talimleri yaptı. Daha sonra saz çalınması istirham olununca musikişinaslar,
Bir devlet için çarha temennadan usandık
Bir vuslat için ağyara müdaradan usandık
bstesini okumaları (şabest-i sena) olmaktan başka, içlerinde meşhur kemani Ali Ağa ile musahib İsmail Ağa’nın kemanı (aman ve zaman) vermediği gibi, tanbur çalan çavuş Numan Ağa ve Şirin Arif Ağa ve musahib Yekçeşmm (var ise göster bir eşim) diyerek çaldığı nay ile ve Durbini-zade musahib Mustafa Efendi musikarı ile alemi hayran ettiler.”
“…1229 (1813) Cemaziyelayır’ının sekizinci gününe tesaduf eden Perşembe günü Bahariye Köşkü’ne biniş (gezinti) olduğu ağalarının kulağına erişince mesrur olarak mürettep olan vakitde sandallara binilerek Bahariye’ye vasıl ve her birine sürur ve derun hasıl olduğu sırada, öteden beri gezinti yerinde olan şeyler bu gezintide de kamilen icra ve ikindi zamanına kadar (enva-i zevk-u safa) olunduktan sonra (taam-ı defter fasl ısmarlanıp) çavuşlar ve musahibler pest perdelerden sazları (ahenk ve fiske dairesi) bir birine denk olduğu, hanendelerden Şakir Ağa taksime ve Tanburi Numan Ağa dahi biraz (balapervaz) Irak ve Hicaz olmakla hitamında mazhar-ı bahş ve aferin oldu.”
“….1239 (1823)’da Ayazağa’da Silahdar Ağa’nın Gümrükçü Osman Paşa çiftliğinde ok talimleri yapıldıktan sonra, havuz başındaki köşke ikbal, orada çavuşlar ve musahibler (mazhar-ı tinnet) olub heman her tebdilde bulunan Hazineli Kemani Mustafa Ağa (Şakir Ağa’nın kardeşi), Hanende Rifat Bey, Mukallit Aziz Bey, Tanburi Necip Ağa, Neyzen Mustafa Efendi (Kadıasker Mustafa Efendi), Seferlili Suyolcu-zade Salih Efendi, musahiblerden Kömürcü-zade Hafız Efendi, Derviş İsmail Efendi (Dede Efendi) ve Tanburi Numan Ağa, Abdi Bey (Basmacı Abdi Efendi), Kemani Ali Ağa incesazları ile havuz kenarında (fasla ağaz ve bülend avaz) ile,
Çin-i gisununa zecir-i teselsül dediler
Yanılub zaika sencan-ı sühan mül dediler
Bestesini sermaye-i imtiyaz ettiler.”
Numan Ağa tespit edilemeyen bir tarihte evlendi ve bu evlilikten altı çocuğu dünyaya geldi. Çocukları sırasıyla şunlardır; Hacı İzzet Efendi, Zehra Hanım, Nümane, Hacı Ali Bey, Zeki Mehmed Ağa, Ziynet Hanım. Numan Ağa’nın “Benim Ziynetim” dediği bu kızı çok küçükken ölmüş. Tanburi Büyük Osman Bey torunudur. Tanınmış edebiyatçılarımızdan Refik Halid Karay’ın ikinci eşi ve 1908-1912 arasında Ankara milletvekilliği yapan Mahir Sait Pekmen’in (öl.1949) kızı Fatma Nihal Karay (1913-20.1.1972), Fuad Anday, bu ailenin uzantısıdır. Bu değerli musikişinasımız 1834 yılında İstanbul’da öldü. Hacca gidiş tarihini bilemiyoruz.
Bir saz ve söz eseri bestekarı olmakla birlikte daha çok saz eseri bestekarı olarak ünlüdür.Bunların içinde en tanınmış ve en güzellerinden olan “Bestenigar ve Şevkefza makamlarındaki peşrevleri birer şahaserdir. Buna rağmen bu eserler, birçok musiki eserlerinde olduğu gibi, ana melodilere bir takım melodiler eklenerek aslından çok uzaklaştırılmışlardır.
Çağdaşı ve sanat yoldaşı olan Kömürcü-zade Hafız Efendi, Dede Efendi, Hacı Sadullah Ağa, Küçük Mehmed Ağa, Sultan III.Selim gibi musiki ustalarının tertip ettiği fasıllar için hayli saz eseri bestelemiştir. Bunlardan Şevkefza peşrev ve saz semaisini Sultan III.Selim, Dede Efendi ve Kömürcü-zade’nin; Hüseyni-aşiran peşrev ve saz semaisini Sadullah Ağa’nın, Evç-buselik peşrev ve saz semaisini de Dede Efendi’nin fasıl ve takımları için bestelemiştir.
Numan Ağa’nın günümüze altmışa yakın şarkı, bir beste, bir yürük semai, altı peşrev, altı saz semaisi gelebilmiştir. Şarkılarında Mustafa Çavuş’un etkisi açıkça görülür. Saz eserlerinde ise klasik musikimizin geleneklerinin dışına taşmadan, makam ve usullerin bütün gereklerini yerine getirerek duygulu, sağlam yapılı ve ölmez eserler bırakmıştır.
Aynı zamanda bir şair olarak halk şiiri yolunda, oldukça sade bir dil kullanarak, hece kalıpları ile bazı şiirler söylemiş, bunların bir bölümünü nisbeten daha hafif bir uslubla bestelemiştir. İlk şiirini örnek olarak veriyoruz:
Ben seninle etmem kelam
Nafile gönderme selam
Eğer ülfet ise meram
Nafile gönderme selam!
Demedim mi beni bulsun
Ne arasın ne de sorsun
Bu ikrama sebeb n’olsun
Nafile gönderme selam!
Vefa gelmez sen dilberden
Kes ümidin kuzum benden
Hoşlanmadı canım senden
Nafile gönderme selam
Vadeyledin sen şitada
Zevk edelim bu havada
Vakti geldi ol amade
Zevk edelim bu havada
Ey çeşm-i siyahı mahmur
Lutfeyle, gel ey mesrur
Düşünüp hiç bulma mahzur
Zevk edelim bu havada
Muntazır dil bekler seni
Gel etme dek, üzme beni
Ah! Duymasın ağyar deni
Zevk edelim bu havada
Dil vereyim gayri yare
Sen de meylet bu naçare
Hiç haber verme ağyare
Zevk edelim bu havada
Dr.M.Nazmi Özalp-Türk Musikisi Tarihi kitabından alınmıştır.
Acemasiran Olursa Ruhsatin Gayeyle Esrar
Ferahnak Hic Dinlemezsin Sohbetim
Nevabuselik Davet Edib Beni Baga Meram Dusurme Duzaga
Muhayyersunbule Agyar Icin Ey Bi Vefa
Bayatiaraban Sevip Sen Mahi Ruhsari
Huseyniasiran Servi Sehi Bi Menendim
Isfahan Senin Hasretinle Suhi Melek Ten
Muhayyersunbule Meftun Sana Dil Ey Peri
Buzurg Dun Gezerken Bir Hal Ile
Rehavi Ey Padisahim Sevketin Lutf Ile
Bayatiaraban Basladin Agyar Ile Unsiyyete
Bayati Hased Eyler Bu Bezme El
Pesendide Ben Sana Bendim Sensin Efendim
Yegah Bugunlerde Sana Gayet Ozendim
Mahurbuselik Nicin Kustun A Canim Bana Boyle
Bestenigar Tutu Cihani Sohretim
Hisarbuselik Eyle Kerem Ussakina Aglatma Aman
Hicazkar Sen Gibi Bir Simin Bilek
Isfahan Gonlum Seni Sadik Sandi
Hicazkar Ben Sozune Baglamam Bel
Nihavend Akibet Viran Edip Gonlum Felek
Isfahan Goz Suzerek Bezme Geldin
Saba Degilsem De Sana Layik Efendim
Rasticedid Zannetme Meyli Ol Gul I Alin Vefayadir
Huseyniasiran Bu Seb Lutfunla Yad Ettin
Huzzam Gel Benim Ey Suhi Ferim
Neva Bildin Kelamin üzmek Meramin
Huseyniasiran Bir Mecliste O Yar Ile Bulundum A Canim
Ussak Ey Nuri Basar Vuslati Duslerce Gorursun
Henüz yorum yapılmamış.