Rektör Alemdaroğlu’na I
Cinuçen Tanrıkorur’un “Biraz da Müzik” adlı kitabından alıntıdır
1961-62 akademik yılı kış sömestrinde, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Mimarlık Bölümünde (şimdiki Mimar Sinan Üni.), aynı zamanda Akademinin müdürü de olan Prof.Asım Mutlu’nun atölyesinde 2.proje öğrencisiyim (o zamanlar Akademiden, nazari dersler bittikten sonra her yarıyılda bir olmak üzere 5 ayrı proje+ bir diploma yarışma projesiyle mezun olunuyor). Ödev olarak bir ‘Türk Musikisi Araştırmaları Enstitüsü’ proje yapma isteğimi, atölye hocam Asım beyin ‘Alaturka müzik için araştırma enstitüsü filan olmaz; bu çağda kalkıp ud-kanun mu tedris ediceyiz?’ diyerek reddetmesi üzerine, bir yarım yılı kaybetmeyi göze alıp projeyi vermekten vazgeçiyor ve Prof.Mimar Utarit İzgi’nin atölyesine gidiyorum. 2,3 ve 4. Projeleri verip 5.projede yine Utarit beyin atölyesine geldiğimde, ‘Hocam diyorum,size Ayazağa’da bir devlet konservatuarı projesi yapmak istiyorum; ama uygun görürseniz içinde Türk Musikisi Bölümü de olacak’ (politik saplantılarımız sebebiyle devlet konservatuarında Türk musikisi bölümü sözü bile o zaman hala hayal, hatta devrimlere küfür olarak algılanıyor).
Asım beyle aramızda iki yıl önce geçen olayı hatırlayan Utarit bey şöyle diyor: ‘Bak Cinuçen, burası bir mimari proje atölyesi, polemik atölyesi değil. Sen bana iyi bir mimari proje getir de içine ne istersen koy. Benim için önemli olan, senin herhangi bir konuya mimar gibi bakman.’ Akademi o zaman havaalanından lastik fabrikasına ve geneleve kadar her türlü konunun, öğrencinin teklifiyle hoca yönetiminde atölyede projelendirebildiği bir mimarlık mektebiydi.
Şimdi size geliyorum sayın Alemdaroğlu, AKSİYON’un 184. Sayısında öğretim üyemiz Sevgi Kurtulmuş’a yaptıklarınızı okumasaydım, öğrencilik yıllarımın bu hatırasını burada anlatmayı düşünmezdim. Asım bey de, Utarit bey de aynı mektebin, aynı ülkenin iki hocasıydı. Ama biri, talebenin arzu ve eğilimlerini hiçe sayan, beyni saçma saplantılarla şartlanmış politize bir hoca; öbürü hocalığın da, öğrenci sevgisinin de şuurunda örnek bir eğitimci. 33 yıl önce üniversiteyi bitirmiş, akademik kariyere devamı düşünmemiş, ülkeye mimarlık eğitim almış bir müzisyen olarak hizmeti tercih etmiş, bu arada hasbettakdir 23 dünya ülkesinde müzik kültürümüzü temsile çalışmış bir kişi olarak, adınızı daha önce duymamış olmamı lütfen bağışlayınız. Keşke o yazıyı hiç okumasaydım da, adınızı bilmeme konusundaki cehaletim devam etseydi! Ama mesleğinizle yaptıklarınız arasındaki uçurum milyonlarca insan gibi beni de öylesine yaraladı ki, son üç ay içinde geçirdiğim üç ayrı büyük ameliyatın acısı solda sıfır kaldı.
Benzerlerinizi bilmeme rağmen sizi tanımıyorum. 40-50 yaş gurubunda olabileceğinizi tahmin ediyorum ama, acaba aslen nerelisiniz?.. Baba ve dedenizin meslekleri neydi? Dede ve ninelerinize yetişebildiniz mi (nineniz size besmele çekmeyi, bir Kulhüvallahi veya Yarabbi şükür demeyi mutlaka öğretmiş olmalıdır)?!… Anneniz çalışır mıydı, ev hanımı mıydı?.. Huzurlu bir aile ortamında mı büyüdünüz, yoksa siz küçükken ayrılmış bir anne-babanın çocuğu musunuz?.. Tahsilinizi nerelerde yaptınız, uzmanlık alanınız nedir?… Yüksek lisans ve doktora tezlerinizle makale ve tebliğlerinizin konusu genellikle ne üzerineydi?.. Evliyseniz, sadık bir eş ve müşfik bir baba mısınız? Üniversite çağına gelmiş kızınız varsa, onun hiç başı örtülü arkadaşı yok mu (bu arada –affedersiniz- kitabı Başbakanlık yayınları arasında çıkan ve Aile Şurasına tebliğ vermek üzere bakanlıkça davet edilen bir kızınız var mı sizin kendinizin)?.. Mesleğiniz dışında merak ve hobileriniz nedir? Mesela, müzikten-resimden-şiirden biraz olsun anlar mısınız?… Hiç şarkı filan mırıldandığınız, ıslık çaldığınız olur mu? .. Çat-pat İngilizce dışında konferans verebilecek seviyede bildiğiniz bir veya daha fazla yabancı dil var mı?… Yurtdışına hiç çıktınız mı? Üniversitelerini gezecek kadar kaldığınız yabancı ülkeler hangileri?.. Başı örtülü, yüzü sakallı, ayağı sandaletli veya etekleri kısacık, saçları üç numara, göğüsleri de biraz açık diye öğrenci veya öğretim üyelerini kapının önüne koyan bir yabancı rektör veya üniversitenin adını verebilir misiniz (biliyorsanız)?… Merak ettiğim bir başka konu da sağlık durumunuz. Sağlıklı, topluca, demiri yese eriten, güler yüzlü-neşeli-şakacı, rahat ve babacan bir tip misiniz?… Çeşitli türde fizyolojik ve psikolojik rahatsızlıklarınız mı sebep oluyor acaba çocuklarınıza böyle muhabbetsiz, hatta gaddarca davranmanıza?… Sözlerim bitmedi… (25 Temmuz 1998)
Henüz yorum yapılmamış.