Esendere Kültür ve Sanat Derneği

Mevlevi Yusuf Dede ( ? -1669)

28.06.2017
3.480
Mevlevi Yusuf Dede ( ? -1669)

XVII.yüzyılın en kudretli neyzeni olan Yusuf Dede Konya’da doğdu; doğum tarihi bilinmiyor. Konya Mevlevihânesi’nde Bostan Çelebi’ye intisab ederek hâfız oldu. Biraz mûsiki öğrendikten sonra İstanbul’a gelerek önce Galata Mevlevihânesi’ne girdi. Mûsiki sanatında ve ney üflemekte asıl ilerlemesi bu dergâhta oldu ve neyzenbaşılığa kadar yükseldi. Aynı zamanda iyi Çeng çalardı. Sultan IV.Murad bir gün “İstavroz Bahçesi”ne gelmişti. Yusuf Dede ile şeyhi Adem Dede de orada idi. Mûsiki icrâ edildi, ney çalındı. Ney çalışındaki ustalığa hayran olan pâdişah şeyhinin izni ile saraya alınmasını emretti. Böylece şeyhinin izni ve Mevlevi elbisesi giymek şartı ile sarayın “Gılmanan-ı Hassa” sınıfına girmiş oldu. Çeng’i de büyük ustalıkla çaldığı için yapılan fasıllara bazen biri, bazen de diğeri ile katılırdı.

Sultan IV.Murad’ın 1689 yılında ölümü üzerine saraydan ayrıldı. Bu sıralarda bütün eşyası yağmalanmış ve bazı üzücü olaylar olmuştu. Yeni pâdişahın emrettiği ücreti fazla bularak kabul etmemiş, yirmi akçelik emeklilik maaşını yeterli bulmuştur. Hayatının bundan sonraki yılları Beşiktaş Mevlevihânesi’nde geçti. Aynı dergâhın şeyhi Hasan Naci Dede’nin kızı ile evlendi. Kayınbabasının ölümünden sonra iki kez şeyhliğe getirildi. Yusuf Dede 1669 yılında İstanbul’da vefat etti. XVII.yüzyıl Divan şairlerinden Cevri onun için şu beyitleri söylemiş:

Biri de Yusuf-ı derviş ki Mevlânâ’nın
Râhını zinde eder nağme-i nay-ı her bâr
İrse ger âlem-i ervâha sadâ-yı nâyı
Rakseder rûh-ı Senâyi vü revân-ı Attar

Safâi, Yusuf Dede’nin Arapça ve Farsça bildiğini, Mevlânâ’nın Mesnevi’sine yüzyirmi bin beyitlik bir “Nazire” yaptığını, Hazreti Muhammed’in mûcizelerinden söz eden “Ravzatü’n-Nûr” isimli bir eserinin bulunduğunu kaydederek hakkında övgü dolu sözler söyler. Evliya Çelebi de kudretli bir neyzen olduğunu belirtir. Yine verilen bilgilere göre her zaman siyah bir aba giyer ve tekke kılığı ile dolaşırmış. Bestelerinin hepsi unutulmuş, sadece Hüseyni makamından bir peşrevi günümüze gelebilmiştir.

Dr.M.Nazmi Özalp-Türk Musikisi Tarihi kitabından alınmıştır.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.