Şevki Bey Eserleri
Şevki Bey’in yakın arkadaşı olan büyük gazeteci, yazar, bestekâr Ahmed Rasim Bey (1864-1932), onun hakkındaki bir hâtırasını, Şevki Bey’in ölümünden 31 yıl sonra, Ayaz Paşa kola çıkıyor makalesinde şu suretle anlatıyor:
“(Bir Avrupa kumpanyasının oynadığı Karmen operasından çıktıktan sonra)… sarındım, toplandım, yola çıktım. Meyit Yokuşu tarıkiyle (yoluyla) dönüyordum. Eski Altıncı Daire’nin (Şişhane) önüne geldiğim sıralarda idi ki, oradaki merdivenli yokuştan, birinin yuvarlana yuvarlana caddeye kadar geldiğini gördüm. Derhal koştum. Kolundan tuttum, kaldırdım. Bir de bakayım ki, bizim meşhûr bestekâr, hânende Şevki Bey merhûm değil mi? O kadar sarhoş ki, gözlerini bile açamıyor! Şimdi ne yapmalı? Bırakmak olmaz, bâ-hasûs o halde. O vakitler, Beyoğlu’nda otel de bilmem. Düşüşdüm. Koluna girip eve kadar sürüklemekten başka aklıma bir çâre gelmedi. Koluna girdim. Yürüttüm. Köprü’nün ortasına geldik. Şevki’nin galiba istimi tükenmiş ki birden bire çöktü, serildi.
“Ne” dedim, “kalk birader, davran, kendine gel”. Belâya bakın ki, eğilmek ihtimali yok. Muşambayı, paltoyu çözmeyince kaabil değil. Hem hangi elle? Geceleyin uğradığım derde bakın. Rüzgâr azdırdıkça azdırdı. Aman ya Rabbi, sen bilirsin! Bıraksam, beş dakika sonra kıkırdayacak. Söz anlamaz, duymaz. Belki de donma alâmetleri yüz göstermiş. Şimdi ne yapmalı? Kederimden ağlıyordum. Bıraksam, bir cinayet, bırakmasam başı ucunda dursam ben de intahâra karar vermiş olacağım. Etrafta adam değil, it bile görünmüyordu. Gençlik ah gençlik! Gücüne ve ezici kuvvetine kurban olayım! Buzdan her biri yarımşar okka olmuş eldivenlerimi nasılsa çıkardım, muşambayı çözdüm. Şevki’yi öyle bir sırtlayış sırtladım ki, hâlâ bu muvaffakıyetime hayretteyim. Gayret, tehlikeden kaçış, bir arkadaş kurtarış, bana harâret veriyordu. Merhûmu, kuytu yerlerde dinlene dinlene, mola vere vere eve getirdim. Getirdim ama, bende yarılmadık dudak, çatlamadık el kalmadı. Ciddi söylüyorum ki, o ayazda ben de birdenbire heyecanlanıp da böyle bir güçlüğe katlanmasaydım, sabahleyin Köprü’den geçenler, ikimizi de sırıtmış bulurlardı. Ne dersiniz? Şevki sabahleyin beni görür görmek teessürsüz“gel şu şarkıyı geç” diye kendisine mahsûs okuyuş tarzıyle ,
“Mahzun dilimi şâd-edecek sensin efendim
Her lahza beni yâd-edecek sensin efendim”
şarkısını okumasın mı? Biçâre, yemin ederek, akşamki maceradan haberi olmadığını, hayretler içinde temin etti idi.”
Kaynak:Yılmaz ÖZTUNA-Şevki Bey
Henüz yorum yapılmamış.