Mehmed Muhyiddin Efendi nutuklarında “Muhyî” mahlasını kullanmışdır. Aruz ve hece vezniyle olan şiirlerinden meydana gelen dîvânının iki nüshası İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı’nda kayıtlıdır. Onun, “Zâhid bize ta‘n eyleme” mısraı ile başlayan nutk-i şerîfi birçok tarikatta cumhur ilâhi olarak okunmuştur. Hazret’in dîvânı eldeki üç ayrı nüsha üzerinde çalışılarak Hafsa Mutlu tarafından 2008 yılında yükses lisans tezi olarak yayınlanmışdır. Biz bu sayfaya teberrüken üç nutk-i şerîfini kaydedeceğiz…
1
Cümlenin mahbûbu sensin ey Habîb-i ezelî
Cümle Yûsuflar içinde ey güzeller güzeli
“Küntü kenzen” sanadır matlab-ı a’lâ sensin
Mazhar-ı zât-ı Hudâ’sın nakş-ı rûhun yazalı
Lutf edüp açdı nikâbın sana o ma’şûk-i Hayy
Nazar etdin o cemâle mâsivâdan bezeli
Cümle ümmet âşık oldu sana ey seyyid-i halk
Himmetinle gitti gayrı bâğ-ı vahdet gazeli
Cümle âlem kapuna yalvarı geldi ey Şefî’
Hep kabûl oldu dilekler “min ahad lem-yezelî”
Enbiyâ vü evliyâ saldı harâretde ebed
Tutusup yandı bu cümle âteşinde mizeli
Oldu İskender ü Lokmân sana bende ey nebî
Hizmetinde oldu sultân sedd-i ye’cûc düzeli
Nûr-i şemsin âleme verdi ziyâ kalbe ebed
Bu kelâm oldu müzeyyen dürr-i na’tin dizeli
Oldu uşşâk gözü giryân dili büryân ey Habîb
Oldu mecnûn u dîvâne Muhyî hüsnün sezeli
2
Hak cemâlin isteyüp hayrân olan gelsün beru
Cân u nefsin zebh idüp kurbân olan gelsün beru
Aşk ile hem şevk ile hem derd ile zikreyleyen
Âr u nâmûs terk idüp destân olan gelsün beru
Aşk şerâbın sâkîden içüp safâ vü zevk iden
Düşüben bîhûş olup mestân olan gelsün beru
Rûz u şeb derd-i ehadden âh u feryâd eyleyen
Gözlerinden kan akup giryân olan gelsün beru
Eyyühe’l-uşşâk zikre hâm olanlar gelmesün
Âteş-i aşka düşüp büryân olan gelsün beru
Fânîye meyl etmeyüp bâkîye hizmet eyleyen
Rabbine kulluk edüp sultân olan gelsün beru
Sündüs ü istebraka meyl etmeyüp Hakk dileyen
Mâsivâdan kurtulup uryân olan gelsün beru
Muhyî meydân içre bâşın top idüp cevlân iden
Mahv olup meydân-ı Hakk’da fânî olan gelsün beru
3
Zâhid bize ta’n eyleme Hak ismin okur dilimiz
Sakın efsâne söyleme Hazret’e varır yolumuz
Halvetî yolun güderiz çekilir Hakk’a gideriz
Gazâ-yı ekber ederiz İmâm Ali’dir ulumuz
Her kim bu tarîka girdi Hasan-ı Basrî’ye irdi
Her seher okunur virdi Seyyid Yahyâ’dır pîrimiz
Erenlerin çoktur yolu cümlesine dedik beli
Ko desinler bize deli usludan yeğdir delimiz
Tevhîd eden deli olmaz Allah deyen mahrûm kalmaz
Her seher açılır solmaz bahâra irer gülümüz
Sayılmayız parmak ile tükenmeyiz kırmak ile
Taşramızdan sormak ile kimse bilmez ahvâlimiz
MUHYÎ sana olan himmet âşık isen câna minnet
Elif Allah mim Muhammed kisvemizdedir dâlimiz
Bezcizâde Muhyiddin Efendi, zamanının tanınmış bestekârlarından biri olup, Sadeddin Nüzhet Ergun’a göre, XVII. yüzyılın ilk yarısında dinî besteleriyle meşhûr olan üç bestekârdan biridir. Diğer ikisi Koğacızâde Şeyh Mehmed Efendi ile Hatîb Zâkirî Hasan Efendi’dir. Atâî de sesinin çok güzel olduğunu bildirmektedir. Sadeddin Nüzhet Ergun, güfte mecmualarında gördüğü ve güfteleri de ona ait olan, iki eserini kaydetmekle yetinmişdir (Bayati – Zahid bize ta’n eyleme ve Nevrûz-i Acem – Cümlenin maksûdu sensin). Maalesef hiçbir bestesi günümüze ulaşmamıştır…
Henüz yorum yapılmamış.