Esendere Kültür ve Sanat Derneği

Hacı Bayram (1352-1429)

28.06.2017
3.722
Hacı Bayram (1352-1429)

Türk Mûsikisi asıl gelişmesini XIV. yüzyıl ortaları ile XV. yüzyıl başında Sultan II.Murad’ın (1421-1451) sanatkâr kişiliğinde buldu. Bu padişahın emri ile bilimsel çalışmalar sürdürülürken dini mûsikimiz de kendi yolunda ilerliyordu. Mevlevilikten başka Anadolu’da geniş bir teşkilatlanmaya girmiş olan Bayramilik ve bu tarikatın kurucusu Ankaralı Hacı Bayram, damadı Eşrefoğlu Rumi ve Abdurrahman Tırsi bu yaygınlaşmayı sağlıyanlardandır.

Ankaralı Hacı Bayram takriben 1352 yıllarına yakın bir tarihte Zilfadi (Solfasol) köyünde doğdu. Ahmed adında bir köylünün oğludur. Asıl adı “Numan” olan Hacı Bayram’a bu ad, bir söylentiye göre Safavi şeyhi Hamidüddin Aksarayi’ye ilk ziyaretini bir bayram günü yaptığı için verilmiş.

Güçlü bir medrese öğrenimi görerek üne kavuştuktan sonra Melike Hatun Medresesi’ne müderris oldu. Kendisine tasavvufu öğreten ve “ilâhi cezbe”ye yönelten piri ile Anadolu, Hicaz ve Şam’ı dolaştı. Bilimsel olgunluğa ulaştıktan sonra Safavilik’le Nakşibendiliği birleştirerek Bayramilik tarikatını kurdu. Bu olduğu gibi Haşimi soyuna dayanır. Tarikatın ileri sürdüğü fikir ve felsefesi Sünnilik görüşüne ters düştüğü ileri sürülmüş, bundan kuşkulanan Sultan II.Murad kendisini Edirne’ye çağırmış, bizzat görüştükten sonra saygı göstererek memleketine geri göndermiştir.

Bir süre Bursa’da yaşayan güçlü tekke şeyhi, 1429 ya da 1430 yıllarının birinde Ankara’da öldü. Türbesi kendi adının taşıyan câmiinin avlusundadır. Ünlü bilginlerden Akşemseddin, şair Şeyhi, Yazcıoğlu Mehmed Efendi öğrenci ve müridlerindendir. Ölümünden sonra bazı görüş ve uygulama farklılaşmaları sonucu tarikat üç kola ayrıldı. Bir kolu Akşemseddin’in kurduğu Şemsiye tarikatına bağlandı. Bir kolu ise, Hızır Dede’nin dervişi Üftade’nin halifesi Aziz Mahmud Hüdâi’nin (öl.1629) kurduğu Celvetiyye kolunu oluşturdu. Diğer bir bölümü de Bursalı Ömer Dede’ye bağlanarak Melâmilik kuruldu.

Hacı Bayram şiirlerinde duru bir Türkçe ile söylenmiş ilâhi bir vecdin izlerini bulmak mümkündür. Güçlü bir mutasavvıf olduğu halde çağının modasına uymamış yeni yeni şekillenmeye başlayan Osmanlıca’ya itibar etmemiştir. Kurduğu tarikatta musikiye yer vermiş, dini mûsikinin gelişmesine yardımcı olmuş ve bizzat kendisi de günümüze kadar gelebilen bazı ilâhiler bestelemiştir.

Dr.M.Nazmi Özalp-Türk Musikisi Tarihi kitabından alınmıştır.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.